Türkçedeki yabancı kökenli sözcüklerin Türkçe karşılıkları
Osmanlı Türkçesi sözleri
ve onların imce çevirileri Osmanlı Türkçesi sözlerin
çağdaş yazımları Çağdaş Türkçe karşılığı عبث abes anlamsız, saçma, boş آب حيات âb(e) hayât abıhayat bengisu, dirim suyu, yaşam suyu عابده abide anıt عبوس abus 1) somurtkan 2) asık (yüz) عجائب acayip 1) şaşırtıcı, yadırgatıcı, şaşılan 2) şaşılıcak şey 3) olağanüstü عجله acele 1) tez, ivedi ** 2) tezelden, ivedilikle 3) ivedilik عجمى acemi toy, ustalaşmamış, Fransızca Kökenli Özdeyiş Anlamındaki Sözcük, beceriksiz عجزه aceze düşkünler عاجل acil ivedi عاجز aciz 1) güçsüzlük 2) beceriksizlik âciz 1) güçsüz 2) beceriksiz عجول acul tez canlı, ivecen عجوزه acuze kocakarı آداب معاشرت adabımuaşeret görgü عضله adale kas عدالت adalet türe آداب adap 1) töre 2) yol yordam عداوت adavet yağılık عدد adet sayı عادت âdet 1) görenek, töre 2) alışkı, alışkanlık 3) aybaşı عادتا âdeta neredeyse, bayağı, sanki عادي adi 1) düşük nitelikli 2) aşağılık, bayağı 3) olağan, sıradan عادل adil doğru, haktanır عفو af 1) bağışlama 2) görevden alma آفاقی afaki 1) gelişigüzel, amaçsız 2) nesnel آفت afet 1) kıran, yıkım 2) çok güzel (kız,kadın) عفو ايتمك affetmek 1) bağışlamak 2) görevden almak عافيت afiyet sağlık, esenlik اغيار ağyar yabancılar, eller أحباب ahbap arkadaş, tanış, biliş, gönüldeş عهد ايتمك ahdetmek ant içmek احفاد ahfad torunlar, soy آخر ahir son عهد ahit 1) antlaşma, sözleşme 2) ant 3) çağ آخذه ahize almaç أحكام ahkâm yargılar اخلاق ahlak 1) töre, aktöre 2) alışkanlık احمق ahmak beyinsiz, bön اخشاب ahşap ağaç, tahta احوال ahval durum, durumlar عائدات aidat 1) ödenti 2) kesenek عائديت aidiyet 1) ilişkinlik, değginlik 2) ilgi عائله aile ocak ** عائد ait ilgili, ilişkin, ilişik عقبنده akabinde hemen sonra, Elsa ve Bebeği Oyunu, ardı sıra عقد ايتمك akdetmek 1) (sözleşme, antlaşma) yapmak عاقبت akıbet son عقل akıl 1) us 2) bellek 3) öğüt عقيم akim kısır, verimsiz, sonuçsuz عكس akis 1) yankı, tepki 2) yansı عقد akit sözleşme, bağıt عقل سليم aklıselim sağduyu اقران akran yaşıt اقسام aksam bölümler عكسی aksi ters, geçimsiz عكس العمل aksülamel tepki اعلی âlâ 1) iyi, çok iyi 2) üstün علائم سما alaimisema gökkuşağı, ebemkuşağı علاقه alaka ilgi, ilişki علامت alamet belirti, iz علامت فارقه alametifarika ayırtaç على العجله alelacele ivedilikle, çabucak, çarçabuk على العادة alelade sıradan, olağan على الاصول alelusul 1) üstünkörü, gelişigüzel 2) yöntemine göre عالم âlem 1) evren, yaratkı 2) eğlenti 3) el gün علم شمول âlemşümul evrensel, yaratkılık علنا alenen açıkça, açıktan açığa علنی aleni açık, ortada عليه aleyh karşı, karşıt عالي âli yüce, yüksek, ulu اعمی âmâ görmez, görme engelli عملي amelî 1) uygulamalı 2) kılgılık عمليات ameliyat işlemce عمليه ameliye işlem عامل amil etken آمر amir buyurucu, baş, buyurgan عاميانه amiyane sıradan, bayağıca عمه amme kamu amudufıkari omurga, belkemiği عنعنه anane gelenek عنعنوی ananevi geleneksel آنی ani 1) birden, ansızın 2) beklenmedik آنی ani apansız عرض araz 1) belirti 2) bulgu اراضی arazi 1) toprak 2) yer عربده arbede çatışma آرضیه ardiye yığımlık عارضه arıza aksaklık, bozukluk عرفة arife öngün عرض arz (I) sunma, anlatma, bildirme عرض arz (II) en, genişlik أرض arz (III) yer, yeryüzü ارزو arzu istek, isteme, dilek, eğilim, yönelme عصبی asabi sinirli, öfkeli عصبيت asabiyet sinirlilik اصالت asalet soyluluk اعصاب asap sinir, sinirler آثار عتيقه asarıatika eski çıkarmalar اصغری asgari en az, en aşağı, en düşük, en alt أصل asıl 1) kök, kaynak 2) gerçeklik 3) gerçek اصللي asıllı kökenli, uyruklu اصلسز asılsız 1) dayanaksız 2) uydurma عصر asır yüzyıl عاصی asi başkaldıran, dikbaşlı اصيل asil soylu عسكر asker sü, süer ** اصلی asli birincil, köklü, baş عصری asri çağdaş, çağcıl عاشق âşık 1) tutkun, vurgun 2) ozan 3) sevgen عشيرت aşiret oymak عشق aşk sevi عطالت atalet 1) tembellik, gevşeklik, uyuşukluk 2) dinginlik, durağanlık, süredurum عته ateh bunama, bunaklık عطفا atfen dayanarak, göre عطف atıf 1) yöneltme, çevirme 2) gönderme عاطل atıl 1) işe yaramaz, iş görmez 2) süreduran آتی ati gelecek عوانه avane yardakçılar, Fransızca Kökenli Özdeyiş Anlamındaki Sözcük, kafadarlar عودت avdet dönüş عيان ayan belli, açık عيان بيان ayan beyan apaçık, açık seçik, besbelli عينا aynen olduğu gibi عين aynı 1) benzeri,özdeş عينى ayni nesnesel عينيت özdeşlik عياش ayyaş içkici عيوقه چيقمق ayyuka çıkmak 1) göklere çıkmak, yükselmek 2) yayılmak اعضا aza üye عظمت azamet 1) ululuk 2) çalım, kurum اعظمی azami en çok, en üst, en büyük, en yüksek عذاب azap ezinç عزل azil görevden alma عزیمت azimet gidiş بادره badire dar geçit, dar boğaz, sıkıntı بحر bahir deniz بحث bahis 1) konu 2) söz بقایا bakâyâ kalıntı باقی baki 1) artan, kalan 2) kalımlı, ölümsüz باكر bakir el değmemiş, işlenmemiş, bozulmamış, dokunulmamış باكره bakire kız, kız oğlan kız, erden بقيه bakiye kalan, artan بقليه bakliye baklagil بالغ baliğ 1) erin 2) varan, bulan بانیٖ bani kurucu, kuran باب bap 1) kapı 2) bölüm 3) konu بارز bariz açık, belirgin بصيرت basiret sağgörü بسيط basit 1) yalın, yalınç 2) kolay 3) sıradan باطل batıl boş, dayanaksız باطنی batıni içrek بایع bayi 1) satıcı 2) satış yeri بعضا bazen kimi kez, arada, arada bir, ara sıra بعض bazı 1) kimi 2) birtakım بدل bedel 1) karşılık 2) tutar بدن beden gövde بدر bedir dolunay بئيس beis sakınca بقا beka kalım بکارت bekâret erdenlik بلاهت belahet alıklık بلده belde kent بلدیه belediye yerel yönetim برات berat aklanma بيان beyan söyleme, bildirme بيانات beyanat demeç بيان نامه beyanname *** bildirge, bildiri بياض beyaz ak بين الملل beynelmilel uluslararası بيضی beyzi söbe, Fransızca Kökenli Özdeyiş Anlamındaki Sözcük, yumurtamsı بدایت bidayet başlama, başlangıç بحق bihakkın adamakıllı, iyice بلا استثنا bilaistisna ayrıksız بالعكس bilakis tersine بلا واسطه bilavasıta dolaysız, doğrudan بالجمله bilcümle bütün بالفرض bilfarz diyelim ki, sözgelişi بالفعل bilfiil edimli olarak, doğrudan بالخاصه bilhassa özellikle بالالتزام bililtizam bile bile, isteyerek بالاستفاده bilistifade yararlanarak بالمقابله bilmukabele 1) karşılıklı olarak 2) ben de, siz de بالعموم bilumum bütün بناء bina yapı بناء binaen 1) -den dolayı, -den ötürü 2) dayanarak بناء عليه binaenaleyh dolayısıyla, bundan dolayı بالطبع bittabi doğal olarak بذاته bizatihi kendisi, kendiliğinden بالذات bizzat kendisi, aracısız بخار buhar buğu بحران buhran 1) bunalım 2) (sayrılıkta) bunluk بخور buhur tütsü برج burç dönence بطلان butlan geçersizlik, çürüklük بعد bud 1) boyut 2) uzunluk بلوغ büluğ ergenlik بنيه bünye yapı جامعه camîa topluluk جبرا cebren zorla جلسه celse oturum جمعيت cemiyet topluluk, dernek ساقط جنين ceninisakıt düşük جنوب cenup güney جراحت cerahat irin جواب cevap yanıt جهاز cihaz aygıt جهت cihet yön, yan جوار civar dolayları جمله cümle tümce دفعه, کره defa, kere kez دائر dair ilişkin دائره daire yuvarlak ضرب darp vurma, çarpma, vuruş'’ دفينه define gömü دليل delil kanıt دور devir çağ دوره devre dönem دنیا dünya yeryüzü, evren ابعاد ebat boyut ابدی ebedî sonsuz اجداد ecdat ata اجل ecel ölüm ادبیات edebiyat yazın اهميت ehemmiyet önem البسه elbise giysi امر emir buyruk امنيت emniyet güvenlik اثر eser yapıt اسير esir tutsak اطراف etraf ortalık اوراق evrak belge اول evvel önce فعال faal etkin فائض faiz ürem **, getiri فقير fakir yoksul فن fenn *, علم ˤilm * fen, ilim bilim فيضان feyezan taşkın فرقت fırkat ayrılık فكر fikir düşünce فعل fiil eylem غرب garp batı غير gayri olmayan, başka, dışı غدا gıda besin حادثه hadise olay حافظه hafıza bellek خفيف hafif yeğni ** حفريات hafriyat kazı حق hak pay حقارة hakaret aşağılama حقيقت hakikat gerçek حاكم hâkim yargıç حال Fransızca Kökenli Özdeyiş Anlamındaki Sözcük *, وضعيت vazˤiyet * hâl, vaziyet durum خلف halef ardıl, sonraki خليطه halita alaşım حلق halk ulus, topluluk حامله hamile gebe خراب harap yıkık حرارت hararet ısı ¹, sıcaklık ² حركت hareket devinim ** حرف harf ses, imce ** حسرت hasret özlem حساس hassas duyarlı حشره haşere böcek خطا hatâ *, قصور kusûr * hata, kusur yanlış خاطره hatıra anı حياتعمر ömr * hayat, ömür yaşam, dirim, dirlik حيثيت haysiyet saygınlık حضم hazım sindirim هديه hediye armağan حدت hiddet kızgınlık, öfke حكایه hikâye öykü خلاف hilaf karşıt حس his duygu خواجه hoca öğretmen, öğretici,öğreten حقوق hukuk tüze **tüzük خصوص husus konu حضور huzur dirlik ** حجره hücre göze ** هجوم hücum saldırı حرمت hürmet saygı اصرار ısrar üsteleme ادمان idman çalışım, alıştırma ابتدائی iptidai ilkel اجتماع içtima toplantı اجتماع içtima kavuşum اجتماعی içtimai toplumsal ادعا iddia sav افتخار iftihar övünme احتراص ihtiras tutku احتياج ihtiyaç gereksinme ya da gereksinim اختيار ihtiyar yaşlı احتياط ihtiyat yedek اقتباس iktibas alıntı علاوه ilave ek الهام ilham esin اعمار imar bayındırlık امكان imkân olanak املا imla yazım امتحان imtihan sınav, yazılı امتنا imtina kaçınma, sakınma امتياز imtiyaz ayrıcalık انحصار inhisar tekel انسان insan kul ** انطباع intiba izlenim انتحال intihal aşırma ارتفاع irtifa yükseklik ارثی ırsi kalıtlık, kalıtımlık اسم isim ad انصات isnat dayatma, dayandırma اسراف israf savurganlık, tutumsuzluk' استراحت istirahat dinlenme استثناء istisna aykırı اشتغال iştigal uğraş / uğraşı اشتراك iştirak ortaklık اتحاف ithaf adama, sunma اعتبار itibar saygınlık ایضاح izah açıklama ازدواج izdivaç evlilik قابليت kabiliyet yetenek / yeti قدر kader yazgı ** qaffa * kafa baş كافی kâfi yeter كائنات kâinat evren قلب kalp yürek قانون kanun yasa, kural kanunuesasi kanunuesasi anayasa قافيه kafiye uyak كانون اول kânûn-ı evvel kanunuevvel aralık كانون ثانی kânûn-ı sânî kanunusani ocak كلمه kelime sözcük قرمزی kırmızı kızıl, al قسم kısım bölüm كتاب kitap betik ** كفر küfür sövme قوت kuvvet güç ya da erk كره küre yuvar لطيفه latife şaka لسان lisan dil لغات lûġat lügat sözlük لزوملو lüzûmlu * lüzumlu gerekli ماجرا macera serüven معاش maaş aylık معبد mabet tapınak مادی maddî özdeklik ** مفصل mafsal eklem مغدور mağdur kıygın ** مغلوبيت mağlubiyet yenilgi محفوظ mahfuz saklı مخلوق mahluk yaratık محصول mahsul ürün مخصوص mahsus özgü مقام makam orun مقبول makbul benimsenmiş, ‘’ilgi gören معقول makul uygun, elverişli مقصد maksat, gaye, hedef amaç ya da erek معنی mâna anlam معنوی manevî tinsel ** مانع mani engel مصرف masraf gider, harcama mavi * mavi gökçe ** مجاز mecaz iğretileme, eğretileme مجبور mecbur zorunlu مجهول meçhul bilinmeyen مدنی medeni uygar مدنيت medeniyet uygarlık مفهوم mefhum kavram مکروه mekruh iğrenç ملكه meleke alışkanlık melez * melez kırma مملکت memleket ülke, yurt مراسم merasim tören مرثيه mersiye ağıt مسافه mesafe uzaklık مثلا mesela örneğin مسئله mesele sorun مسعود mesut mutlu مسئوليت mesuliyet sorumluluk مشهور meşhur ünlü مشروبات meşrubat içecek موقعmevkiˤمكان mekân * mevki, mekân yer, konum ميدان meydân *, ساحه sâha meydan, saha alan ميل meyl * meyil eğim, eğilim مزار mezar gömüt ** منطقه mıntıka bölge مصراع mısra dize ميراث miras kalıt ** مسافر misâfir * misafir konuk مثال misâl * misal örnek مسکين miskîn * miskin uyuşuk, mıymıntı معامله muˤâmele * muamele davranış معما muˤammâ muamma bilmece معاصر muˤâsır muasır çağdaş, güncel معاون muˤâvin * muavin yardımcı معجزه muˤcize * mucize tansık ** مغدی mugaddii mugaddi besleyici مغالطه mugalata mugalata yanıltmaca مغنی muganni, muganniye muganni,muganniye şarkıcı مغایرت mugayeret mugayeret aykırılık مغایر mugayir mugayir aykırı مغبر mugber muğber küskün, gücenmiş, dargın مغلق muglak * muğlak çapraşık مخابره muhabere muhabere iletişim, iletişme muhaceret muhaceret göç muhacim muhacim saldıran, saldırıcı muhacir muhacir göçmen muhaddep muhaddep dış bükey muhafaza * muhafaza koruma muhafazakâr * muhafazakâr tutucu muhafız muhafız koruyucu muhakeme * muhakeme yargılama, uslamlama muddat * müddet süre محقق muhakkak* muhakkak kesin(likle) muhakkik muhakkik soruşturmacı muhal muhal olanaksız muhallaffat * muhalefet karşıtlık muhammen muhammen oranlanan, ön görülen muhammes muhammes beşgen muhammin muhammin ön gören محاربه muhârebe, حرب harb muharebe, harp savaş muharip muharip savaşçı muharrer muharrer yazılı, yazılmış muharrik muharrik kışkırtıcı, ayartıcı muharriş muharriş tırmalayan, irkilten muhassamat muhasamat çarpışma muhasara muhasara kuşatma muhasebe * muhasebe sayıcılık muhasebeci * muhasebeci sayıcı muhassır muhasır kuşatan muhassala muhassala bileşke muhassas muhassas ayrılmış muhat muhat kuşatılmış muhavvil muhavvil dönüştüren muhavvile muhavvile dönüştürücü muhtemel muhtemel olası محتويات muhteviyyât muhteviyat içindekiler مقدس mukaddes mukaddes kutlu مقاوله mukâvele mukavele sözleşme منتظم muntazam * muntazam düzgün, düzenli مربع murabbaˤ murabba dördül murafaa murafaa duruşma معتدل muˤtedil mutedil ılım(lı) موفقيت muvaffakıyyet muvaffakiyet başarı مبالغه mübalâga mübalağa abartma مجادله mücâdele * mücadele çaba, uğraş mücerrit mücerrit soyut مدافعه müdâfaˤa müdafaa koruma مداخله müdâhale * müdahale karışma مدت müddet * müddet süre mudrike müdrike anlık mudrir müdrir sidik söktürücü muebbet * müebbet yaşam boyu, sonsuz mueccel müeccel ertelenmiş mueddep müeddep uslu muelleffat müellefat (yazılı) çıkarma muellif, muharrir müellif, muharrir yazar muemmen müemmen sağlanmış muennes müennes dişil مؤسسه mu'essese müessese kurum muessif müessif üzücü muessir müessir dokunaklı muessis müessis kurucu mueyyide müeyyide yaptırım mufekkrireh müfekkire düşünce gücü muferrih müferrih iç açıcı mufrett müfret tekil muflis müflis batkın مهم mühim * mühim önemli مؤمن mü'min mümin inanan, inançlı مناسبت münâsebet * münasebet ilişki مراجعتmürâcaˤat müracaat başvuru mürekkeb mürekkep birleşmiş, birleşik murrettip mürettip dizgici مسابقه müsâbaka müsabaka karşılaşma مسامحه müsâmaha müsamaha hoşgörü, dözüm musavi müsavi eşit مشرف müsrif savurgan, tutumsuz’' مثبت müspet olumlu, kanıtlanmış, doğrulanmış’' مستقبل müstakbel ilerideki, gelecekteki مستهجن müstehcen * müstehcen uygunsuz مسوده müsvedde * müsvedde taslak muşabbih, mumassil müşabih, Fransızca Kökenli Özdeyiş Anlamındaki Sözcük, mümasil benzer muşşabbahat müşabehet benzerlik müşahhas müşahhas somut مشكل müşkül müşkül güç, güçlük, çetin ** muşkul-pesend müşkülpesent güç beğenen, titiz muşrik müşrik çoktanrıcı müştak müştak türev muştehi müştehi istekli muşteki müşteki yakınan, sızlanan muştemilat müştemilat eklenti muşterek * müşterek ortak muştereken müştereken ortaklaşa muşteri * müşteri alıcı, alımcı mut'a müt'a geçici kazanç مطالعه mütâlâˤa mütalâa 1) okuma 2) düşünce 3) irdeleme متارکه mütâreke mütareke ateşkes, (silah) bıraışma muteaddit müteaddit çok, birçok muteaffin müteaffin kokuşuk, pis kokulu muteahhid * müteahhit üstenci, yüklenici muteahhidlik müteahhitlik üstencilik, yüklenicilik muteakiben müteakiben arkadan muteakib müteakip sonra, ardından mutealiye mütealiye deneyüstücülük muteallik müteallik ilişkin, ilgili muteammim müteammim yaygınlaşmış, genelleşmiş mutearife mütearife belit ** mutebaki mütebaki kalan mutebasbıs mütebasbıs yaltakçı mutebeddil mütebeddil değişen, kararsız mutebessim mütebessim gülümseyen, güleç mutecanis mütecanis bağdaşık mutecasir mütecasir yeltenen mutecaviz mütecaviz saldırgan mutedeyyin mütedeyyin dindar muteessir müteessir üzüntülü mutefekkir mütefekkir düşünür متفرق müteferrik müteferrik dağınık mutehammil mütehammil dayanıklı muteharrik müteharrik devingen, oynar متخصص mütehassıs mütehassıs uzman muteşşebbis müteşebbis girişimci mütevâzî * mütevazı alçakgönüllü muteveffa müteveffa ölü, ölmüş muttefik * müttefik bağlaşık** muzayyadeh müzayede açık arttırma مزمن müzmin müzmin süreğen nadir *, ender * nadir, ender seyrek نغمه nağme nağme ezgi nafile * nafile boşuna نصيحت nasîhat * nasihat öğüt nâzır nazır bakan نفس nefes * nefes soluk nesiç nesiç doku nesl * nesil kuşak نتيجه netîce * netice sonuç nezif nezif kanama nısf nısıf yarı(m) نهايت nihâyet * nihayet son(unda) نكاح nikâh * nikâh düğün نسبت nisbet * nispet oran نطق nutk * nutuk söylev نقطه nokta im ragmen * rağmen karşın rakip * rakip karşıdaş رأی re'y rey oy رئيس re'îs reis başkan ruh * ruh tin ** rutûbet * rutubet yaşlık, ıslaklık رؤيا rü'ya * rüya düş sahil * sahil yaka, kıyı sahip * sahip iye ** sahte * sahte düzmece samimî * samimi içten سطح My New Christmas Town sayyâre seyyare araba سبب sebeb * sebep neden safarat sefaret büyükelçilik سلامت selâmet selamet esenlik سما semâ sema gök سنه sene * sene yıl seviye * seviye düzey صحت sıhhat sıhhat sağlık sihr * sihir büyü صحبت sohbet * sohbet söyleşi سؤال su'âl sual soru صلح sulh sulh barış sunî suni yapma, yapay سکوت sükût sükût sessizlik sürˤat * sürat hız şâhid * şahit tanık şair * şair ozan شرق şark şark doğu şart * şart koşul şatafat(lı) şatafat(lı) gösteriş(li) شفاف şeffaf saydam şehir * şehir kent سلف selef öncel, ‘’önceki شوق şevk istek شمال şimâl şimal kuzey şuˤûr * şuur bilinç şübheli * şüpheli sanık tabaqqa * tabaka katman طبيعت ṭabîˤat * tabiat doğa طبيعى ṭabîˤî * tabii doğma, doğal taˤbîr, ifâde* tabir, ifade deyiş** تحكیم tahkim sağlamlaştırma, berkitme, güçlendirme tahlil * tahlil inceleme تحلیه tahliye salıverme, ‘’boşaltma tahmin * tahmin kestirim** تخريب tahrip kırma, dökme, yıkma, bozma, çarpıtma'’ تحصيل tahsil alma, getiri, elde etme, toplama تحت taht orun taˤkib* takip izlem, gözlem'’** طلب ṭaleb * talep istek طلبه ṭalebe talebe öğrenci تعمير taˤmîr Fransızca Kökenli Özdeyiş Anlamındaki Sözcük, تعديلات taˤdîlât * tamir, tadilat onarım taraf * taraf bulun taraftar * taraftar bulundaş tarih * tarih günay ** tasallut tasallut sarkıntılık tasavvur tasavvur canlandırma, tasarı tasdîk * tasdik onay tashîh tashih düzeltme تصوير tasvîr * tasvir betimleme طياره tayyâre tayyare uçak توصيه tavsiye * tavsiye salık تعادل teˤâdül teadül denklik تعامل teˤâmül teamül 1) yapılageliş 2) tepkime, davranış tebessüm tebessüm gülümseme تبديل tebdîl tebdil değişiklik تبريك tebrîk * tebrik kutlama تجلى tecellî tecelli belirme تجسم tecessüm tecessüm görünme tecrübe * tecrübe deneyim techîzât * teçhizat donanım tedavi * tedavi sağaltım ** tedbîr * tedbir önlem te'essür teessür üzüntü teferruat teferruat ayrıntı تكامل tekâmül tekamül evrim, gelişim, gelişme, olgunlaşma تقاعد tekaˤüd tekaüt emeklilik tekeffül tekeffül yükümlenme تكليف teklîf * teklif öneri tekrar * tekrar yine تلاش telâş * telaş tasa, kaygı تأليف telif uzlaştırma tenâsüb tenasüp uyum تنبيه tenbîh * tembih uyarı tercîh etmek * tercih etmek yeğlemek tercüme * tercüme çeviri terreddut * tereddüt duraksama tertip * tertip düzen tesir * tesir etki teselli * teselli avunma teşhis * teşhis tanı تشرين اول teşrîn-i evvel teşrinievvel ekim تشرين ثانی teşrîn-i sânî teşrinisani kasım تشويق * teşvik özendirme, kışkırtma تحف tuhaf garip, alışılmamış, şaşırtıcı طمطراق tumturak gösteriş usûl * usul yöntem unvan * unvan san uslup * üslup biçem vaˤd * vaat söz vakˤâ * vaka olay vakûr vakur ağırbaşlı vasf * vasıf nitelik vasıta vasıta araç vâsi vâsi engin vatan * vatan yurt vatandaş * vatandaş yurttaş vaz geçmek * vazgeçmek caymak وضيفه vazîfe * vazife görev ve * ve ile, yene vehm vehim kuruntu vilâyet* vilayet il tefsîr * tefsir yorum ضمير zamîr * zamir adıl zaviye zaviye açı
.
.
].
.
Gaming commission,
Organizational and legal forms of company opening.
Interest rates. license fees
.
Protection of players' personal data
Other license requirements:
Collapse